tarih
sergi
yer
10 May 2024
12 July 2024
Ece Cangüden
Feral Stations
YAYA
29.02.2024
29.04.2024
Bora Akıncıtürk
STUFF
YAYA
"Eşyalarını toplamaya başlayabilir misin?" Öğleden sonra sonunda sordu.
Ama my love, yapacak o kadar çok şey var ki ve, you know, ne zaman?
Toplanacak, temizlenecek, atılacak, söylenecek, söylenmeyecek, inkar edilecek, unutulacak şeyler,
Hatırlamak için... ve diğer şeyler.
Minimalist yaşam koçları ve fenomenlerin, danışmanların ve istenmeyen tavsiyelerin olduğu zamanlarda,
Ölümü hangi halının altına süpürmeliyim?
Fiziksel olmayan şeylerle dolu bir oda istiyorsun
Sadece beyinde yaşayan kişiliklerin anılarıyla.
Bilişsel uyumsuzluğu depolamak için duygusal olarak fazla dengeli olmak
Evinde eşyası olmayan bir adama asla güvenmem.
Derin borçlar ve keskin kenarlarla dolu çekmeceleri olur.
(Ve bir süre sonra sizden de kurtulacaktır).
Bazen hayatın köşeleri olmayan bir yerde daha iyi korunup korunmayacağını merak ediyorum.
Dünyanın yuvarlak olmasının ve cipslerin bir torbaya daha iyi sığmasının bir nedeni olmalı.
Kedinin pençeleriyle sineği yakalamasını izlerken sırıtıyor
Düzensizlik içinde bir monokrom, bu anı böyle adlandırırdım
(Ama asla yüksek sesle söylemem)
Anın ekran görüntüsünü alıp reçineye batırıyorum
Çünkü carpe diem ve memento mori açıkça birbiriyle ilişkilidir,
Ve talih cesurlardan yana olduğunda,
Şeylerin içeremeyeceği tek şey
Burada ulaşabileceğim bir yerdedir
tsvet.e
17.11.2023
18.01.2024
Arabella Hope & Irmak Canevi
a short drink from a certain fountain
YAYA
Bir yudum al o çeşmeden
Dipsiz araştırmanın derinliklerinde (gözümüzün önünde olan) zamanın kolayca kesintiye uğrayan ilerleyişinin arşivini keşfetmek üzereyiz. Bu meşhur bir alıntı değil, anlık olarak ortaya atılmış sevimli bir iddiadır. Başka bir boyuta girmek üzeresiniz. Sadece görüntü ve ses değil, zihin boyutuna da. Hayal gücünün harikulade diyarına bir yolculuk.
Sonraki durak: Alacakaranlık Kuşağı.
Olmak üzere olan şey, kendinizi bu metni okurken, bunun solunuzdaki eserle ilgili herhangi bir şeyi nasıl açıklaması gerektiğini anlamaya çalışırken bulmanızdır. Söyleyeceğimiz şey, Belmak cihazının başka bir sorusu olduğudur: Nesnelerin net amaçlardan yoksun olduğu bir gelecek olmadan bilim-kurgu nedir? Zihinleri içten dışa, dıştan içe parçalanan mekânları ve bunun neden bu kadar doğal karşılandığını merak ediyor. Bir kadının hayata hamile olması gibi. Belmak asteroit, Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu arasındaki farklı katmanlar üzerine düşünüyor. Oort Bulutu suyun temel kökenini barındırıyor olmalı: tüm kaynakların kaynağı! Hızlı uzayda böylesine görkemli harikulade keşifler! Bu pınarın sonsuz becerikliliği düşünüldüğünde heyecan artar; Belmak cihazında sıcaklık yükselir ve gelgit patlamaya başlar. Bilgiye duyduğu susuzluk Belmak'ı geliştirmek ve yönlendirmek üzere olduğu akıntıdan habersiz bıraktı. Cihaz, hayal gücünün kurgulanmış bilim dünyasına dalarken "Gelgit yüksek ama ben dayanıyorum... Dayanıyorum ama gelgit yüksek" diye mırıldanıyor.
Böylece sevgili konuğum, bazı şeylerin kronolojik olarak, bazı şeylerin küçük yudumlarla ve bazılarının da kendi yorumunuzla yapılması gerektiği sonucuna varıldı. Alacakaranlık kuşağında, bundan kısa bir süre sonra, ılık kesinlik durumumuzu yansıtmak için aynaların altında veya camın arkasında belirli bir çeşme görünecektir.
metin E.T.
Tektrope rezidans işbirliğiyle
21.10.2023
4.11.2023
Antonia Breme
fluidity unwrapped
YAYA
Sıradanlığı unutun! Fluidity Unwrapped’i sizlere tanıtmaktan gurur duyarız! Şehrin kalbindeki İttihad Sigortalar Pasajı’nda, Viable’ın eşsiz vitrininde sanatın ve tasarımın harmanlandığı bir mucizeyi bulacaksınız: _Untitled_(hooked)_
Bir heykel değil, bir sanat eseri değil, bu bir deneyim! Bu sıra dışı ürün, size bir anı yaşatıyor ve gözünüzü ışıltının hareketine kitliyor. Özel olarak tasarlanmış reklam panosu içinde sürekli dönen ambalaj kağıtlarıyla, _Untitled_(hooked)_, bir vitrin nesnesinin ve ideal heykelin ne olduğunu sorguluyor. Yan ürünleri lucky_charm_01 ve lucky_charm_02 ona eşlik ediyor. Kıvrımlar, ışık ve hareket nefesinizi kesecek.
Şimdi keşfedin! Bu fırsatı kaçırmayın, çünkü _Untitled_(hooked)_ sadece vitrinde değil, aynı zamanda hayal gücünüzün derinliklerinde de dönüyor. Bu benzersiz ürün, her bakışınızda farklı bir şekil sunacak ve sizi sıradanlıktan çıkaracaktır. _Untitled_(hooked)_’ın sürekli değişen etkisiyle hiçbir zaman sıkılmayacaksınız. Nasıl mı? İşte cevabı:
Bir süredir vitrin tasarım elemanlarını heykel üzerinden düşünerek ve onlara yeni formlar katıp soyutlayarak yapıtlar üreten Antonia Breme, bu kez Viable’da Yaya’nın vitrinine sızdı. Pasajın bir alışveriş lokasyonu olması ve vitrinin fizikselliğine göndermeler yapan Fluidity Unwrapped sıradan bir eylemi, hissi ve hali, yavaş ve sürekli bir hareketle ahenk içinde yeniden yorumluyor. Breme tüketme arzusunu göz alıcı bir vitrin yerleştirmesiyle tasvir ediyor ve tüketim kültürünün hızlı, agresif tabiatının aksine izleyiciye yatıştırıcı, duyusal ve naif bir seyir sunuyor. Mekanik-endüstriyel dünyanın katı ve mesafeli imajı tanımlı ve kendine özgü biçimden uzaklaşıyor, akışkan bir yapı halini alıyor ve açığa zarafet ve sakinlik çıkıyor. Ambalaj kağıtlarının hareketi bir sarmala dönüşüp birikirken, sanatçının gerçek öznesi olan malzeme, doku, kütle, gölge gibi unsurlar dikkati üzerine çekiyor. _Untitled_(hooked)_’ın bir uzantısı olarak üretilmiş olan lucky_charm_01 ve lucky_charm_02 ile sanatçı, mevcut malzemelerin benzerliklerini ele alıyor ve onların sertten yumuşağa, düzden kıvrımlıya, kuvvetliden hassasa doğru beklenmeyen değişimlerini uyumlu şekilde ortaya koyuyor. Tüm olağanlığı sessiz bir biçimde bozma dürtüsü ve akışta olanı parçalara ayırıp, meydana çıkarma denemesi izleyicide tamamlama hissini harekete geçiriyor.
_Untitled_(hooked)_ ile sanatın dönüştürücü gücünü yaşayın. Her dönüş, bir keşif, her an, bir eserdir.
Daha fazla bilgi için bizi ziyaret edin veya şimdi satın alın!
T. Melis Golar tarafından yazılmıştır.
Goethe Enstitüsü İstanbul tarafından desteklenmektedir
9.12.2022
08.04.2023
Selver Yıldırım
0,9999...
YAYA
Ben 0’ım
çatlamak üzere bi’ yumurta
Ben Aptal’ım
şaka yapmak üzereyim
Ben eşiğim
düşeceğin tavşan deliğiyim
izimi sürmeye çalışman aptalca
çünkü seninle oynuyorum
Eşik, her zaman yolda olanlar içindir
ben aradakilerin efendisiyim
hoşça kal
yani merhaba
her zaman bir adım öndeyim
beni bulmak simyadaki aşkın fonksiyondur rüya ile uyanıklığın arabulucusuyum kutsalı ve saygısızı birbirine bağlarım
iyiyi bilmem kötüyü bilmem
ikisinden de sorumluyum
1’e yakınım
ama 0’ım
0’a çok uzağım
ama 1 değilim
çatlamak üzereyim
Şiir: Selver Yıldırım
Metin: Zeynep Yılmaz
Fotoğraflar: Zeynep Fırat
Selver Yıldırım, Aralık 2022’de YAYA / Viable İstanbul’da açılan “0,9999...” isimli üçüncü solo sergisinde mevzubahis yaklaşan sonu “çatlamak üzere olan bir yumurta”ya benzetir ve serginin açıkça ölümle alakalı olduğunu söyler. Resim, heykel ve 6m2’ye yayılan bütünsel bir enstalasyondan oluşan sergi, bireysel katmanda ölüm, toplumsal katmanda apocalypse (kıyamet) olarak isimlendirilen sonun, aslında yaklaşan yeni bir başlangıç olduğuna işaret eder. Sanatçı ölümü kucaklar bir edayla yaşamın sonunu bir kapı eşiğine benzetir. Gnostisizm'de ruhun göçü, Şamanizm’de geçilen bir köprüye denktir.
Geçmiş, Yumurta, Gelecek olarak isimlendirdiği resim üçlüsü sihirli bir desteden çekilmiş üç ayrı karta benzer. Serinin ilk resmi Geçmiş’in anlatısı materyal dünyada geçer. Göz “diğer” ile tanışmaya meraklıdır. Alt alta dizili okunaksız şekiller yazma ve konuşma eylemlerini, çekiç, orak ve üst üste dizili yuvarlak taşlar emeği, işi ve inşa etme eylemlerini kurgular. İkinci resim Yumurta “öteki”ye dair sembollerinden oluşur. Sanatçının bugüne kadar iç dünyasını en çok şekillendiren dış etkenleri resmeder. Sergi metninde de ele aldığı gibi, çatlamak üzere olan yumurtanın çatlayıncaya dek bir öteki veya bir diğerleri tarafından şekillenmeye devam edeceğini söyler. Yumurta için “bu resim bitmedi, çünkü hala hayattayım” notunu ekler. Serinin üçüncü resmi Gelecek ise Geçmiş’in tamamlayıcı bir zıttı olarak konumlanır. Sanatçı bu iki resmi baba-anne veya fizik-metafizik ikiliğinde değerlendirir. Neşeli bir çizgi film karakterine karşın izleyiciye hüzünlü ve direkt bakışlarını yönelten palyaço, var olması aynı anda mümkün farklı duyguların sınırlarını bulanıklaştırır.
İsmi The Fool olan polyester döküm heykel, ünlü internet meme’si “troll face” ile tarotun ilk ve sonuncu, sıfırıncı kartı “the fool”un birleşimidir. Avare olanın alaycılığını, en kutsal ve ciddi olanın dahi hafife alınması gerektiğini ön plana çıkararak, bu duruşu “gerçeğin ağırlığı ile baş etme yöntemi” olarak sunar. Mizahı ve sanatı aynı anda, belki de benzer bir alaycılıkla yüceltir.
Bir şiir olan sergi metni, enstalasyonla beraber bütünlüklü bir anlatı içindedir. Herhangi bir tasvir veya açıklama arzusu gütmeden yazılmıştır. Karşımıza gelen his, yine sıfır numaralı kart “the fool”un fısıldadıkları aracılığıyla hayat bulur. Zemini kaplayan kum, yolu ve yolda olmayı; köpek, yoldaki yol arkadaşını; içinden bir ışık kaynağı çıkan delik ise genellikle “diğer boyuta geçmek” olarak yorumlanan tavşan deliğini temsil eder.
Selver Yıldırım
Selver Yıldırım (1993), 2014 yılından beri çeşitli sanat projelerinde ve birçok karma sergide yer almıştır. 2018 yılından beri ise internet memeleri, dijital sanat ve videonun yanı sıra, resim ve heykel ile plastik sanat alanındaki üretimine devam etmektedir.
Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Bileşik Sanatlar Programı'nda alan Yıldırım, ışık kırılmaları sonucu oluşan imgelemeler, bulanık çizgiler, gölgeler ve üst üste binen kavramsal katmanlarla kurduğu görsel dünya ile yeni boyutlar açarak gerçek dışı mekânlar yaratmayı araştırır. İşlerinde genellikle “yaklaşan son”un alternatif senaryolarını konu edinirken, bu karamsar yaklaşımı alaycı ve ironik bir üslupla ele alır.
16.10.2022
22.11.2022
Parker Ito
” medievl Times〘2〙”
YAYA
medievl Times 〘2〙
Bu sergi için sanatçı, aşağıdaki linkte yer alan web sitesinde okunabilecek bir metin hazırladı https://parker.sex/yaya/medievl%20Times.pdf
Aşağıda metninden bir alıntı yer alıyor:
Bu yazıyı yazarken stüdyomda spor yapıyorum, Grant'e bir şeyler yazdırıyorum, İstanbul'da olduğum bir zamanı hayal ediyorum, bu metnin yazıldığı gösteriyi hayal ediyorum. Issey Miyake ceketiyle ilgili kötü haber: Yeni işlerin üretimini finanse etmek için onu sattım. Ceketin anısına, orijinaline mümkün olduğunca sadık kalarak bir reprodüksiyonunu yapmaya ve İstanbul'daki sergimde bir sanat eseri olarak sergilemeye karar verdim. Daha önce bahsettiğim terzimle olan kredimi hatırlıyor musunuz? Terzim aynı zamanda Türk olduğunu da belirteyim. Bunun nasıl işe yaradığı komik 〘 çok 2+7 = 9 gibi hissettiriyor〙. Ceket Los Angeles'ta onun tarafından üretilecek. Ceketi orijinaline en yakın şekilde yapmaya çalışacağım. Ama hani insanlar eski şarap içmeyi sever ya, tadı daha güzel olduğu için falan. Eski bir ceketi taklit etmek göründüğünden daha zor olabilir. Ceketin bir Parker Ito eseri olduğunu belirtmek için bazı küçük ayrıntılar da ekleyebilirim.
Sanatı profesyonel olarak sergilemeye başladığınızda, tüm sürecin lojistiğinde sanat okulunda anlatılmayan pek çok yenilik var. İlerledikçe doğaçlama yapmak zorundasınız. İlk kez uluslararası bir sergi açarken uçuşlarınızın karşılanması son derece heyecan vericidir. O kadar heyecan verici olmasa da sanat eserlerinin nakliyesi de önemli bir ayrıntı. Sanat eserlerinin nakliyesi, sanatsever kamuoyu için görünmez bir sektördür. Uluslararası nakliyat ya da herhangi bir nakliyat işine sahip olmak, yerleşik bir sanatçı olmanın getirdiği bir lükstür. Profesyonel bir sanatçı olmaya giden yıllarda, projeler genellikle bu tür bütçelere sahip değildir. Bu yüzden nakliyede işin kolayına kaçmak zorundasınız. Bir yol da bavul sergisi: tüm sanat eserlerinin bavulunuza sığabileceği bir sergi. İstanbul'da yaptığım bu sergi bavul sergisine bir dönüş. Sanat eserinin bavula konduğu ve sanat eserinin de zaten bavula koyacağınız bir ceketten ibaret olduğu bir bavul gösterisi.
Planım üç hafta kalmak üzere İstanbul'a varmak ve şehri gezerek zaman geçirmek, oradaki deneyimimi belgelemek, sergide sunulacak bir zine için kullanılacak ceketi giyerken fotoğraflarımı çekmek 〘 Güncelleme: ceketi giymek için çok sıcak. Zine bunun yerine bu metinle ilgili fotoğraflardan oluşacak. Temel olarak metinsiz illüstrasyonlu versiyon〙 Sergide mevcut metnin sesli kitap versiyonunun yanı sıra özel tasarım antetli basılı bir versiyonu da yer alacak.
13.09.2022
06.10.2022
Group Show
After Eight
YAYA
Kendine Ait Bir Oda -
Ve o anda onun hakkında hiçbir şey bilmediğini fark etti. Gerald, "iş" için gitmesi gereken hafta içi boş günlerinde, öğleden sonraları içilen kahveler, kokteyller eşliğinde atılan kahkahalar ve öpüşmeler, parkta yapılan uzun yürüyüşler ve uzanmalarla nasıl yoldan çıktığını anlayamıyordu. Gerald her ay Puglia'daki Lecce'ye gidip belediyeyle meşhur kartonpiyer kalıntılarının UNESCO mirası olup olmadığını tartışmıyordu; evde karısına ve çocuklarına anlattığı hikâye buydu. Gerald bunun yerine, yaklaşık bir yıl önce İstanbul'da aktarma yaparken tanıştığı sevgilisini görmek için Ayvalık'a gitti. Ona sürekli (eng: constant) İtalya'da olmadığı için Constanza lakabını takmıştı. Gerald’ın sürekli alaycı olmasına alışana kadar Constanza’nın yanakları kızarırdı. Constanza utangaç ve sade bir kadın. Yüzeysel olarak konuşmak gerekirse, bir metresin nasıl olması beklenirse öyle değil. Açık renk saçlı ve yumuşak huylu, İngiliz tarihi romanlarını seviyor ve stresli bir iş günün ardından en az üç bölüm Gilmore Girls izlemeyi sever. Constanza'nın tatlı hikayeleri, nazik duyarlılıkları ve özenli yemekleri Geraldı kolayca etkiyor. Atıştırmalık olarak tuzlu hamsi ve İzmir'den özel gelen kurutulmuş somon balığı ikram etmesi onu çok hoşuna gidiyor.
Constanza'nın şart koştuğu tek bir şey vardı: Gerald onun evinde sadece akşam saat 8'e kadar kalabilirdi. Dürüst olmak gerekirse bu onu rahatsız ediyordu. Bazen Constanza'nın başka bir sevgilisi olduğundan şüpheleniyordu ama bu fikir aklına geldiğinde de tamamen saçma olduğu için bir kenara bırakıyordu.
Gerald'a göre bu akşam da diğerleri gibiydi. Rahat, bol kahkahalı, harika şaraplı bir akşamdı ve Constanza nefis bir karnıyarık yapmıştı. Yemekten sonra Gerald biraz yoruldu ve kanepede uzandı. Ayrıca, bu gece onun sınırlarını test etmeye karar verdi. Akşam ilerledikçe Constanza'nın giderek daha rahatsız olduğunu fark etti ve saatine baktığını gözlemledi. Geraldın gitmesi için bahaneler bulmaya çalışırken, onun şifreli mırıldanmalarla kesiyor ve uyuyakalmış gibi yapıyordu. "Sinirlendiği zaman çok tatlı oluyor" diye düşündü. Ve çok geçmeden nihayet Gerald da uykuya daldı.
Saat sekizden sonra Constanza ortadan kayboldu. Gerald göz kapaklarını açtı ve onun odada olmadığını fark etti. Onun banyodada olmadığını anladıktan sonra ayağa kalktı ve koridorda yürürken ona seslendi. Hafif aralık duran ve içinden ışık sızan bir kapı fark etti. Kapıyı itip açtığında gözleri, yoğun ışık ve renklerle irkildi. Constanza'yı parlak pembe, kürk bir halının üzerinde yan yatmış, sırtı ona dönük bir şekilde buldu. Soyut, leopar desenli bir elbise giymiş ve parlak turuncu topuklu ayakkabılarını çıkarmıştı.
"Constanza...?" diye seslendi Gerald biraz tereddütle.
"Sen misin, yani burası senin odan mı?"
Sardığı sigarasından bir nefes çekerken, "Bir gün bunu görmen gerekiyordu. Bunca zamandır bunu senden saklıyordum," diye yanıtladı Constanza.
"Saat sekizden sonra bir sanat koleksiyoncusu oluyorum ve "Koleksiyon Odam"a çekiliyorum. Beni bu role çeken bir büyü var, bana topladığım evren üzerinde bir güç ve özerklik hissi veriyor. Bu alan benim özgüven tapınağım."
"Bu sana ne zaman oldu?" diye sordu Gerald, artık tamamen uyanıktı.
"Uzun yıllardır sanatla ilgileniyorum ama ilk sanat eserimi satın aldıktan sonra bu benim bütünsel takıntımın başlangıcı oldu. Sonunda kendime koleksiyonumla baş başa kalabileceğim bir oda yarattım. O zamandan beri de saat sekizden sonra bu ritüele kapılıyorum."
Constanza bacaklarını havada döndürüp, ayaklarını halıya yerleştirdi, dairesel hareketlerle ayak parmaklarını kürkün içine soktu.
Gözleri nane renkli odadaki çeşitli objeler ve resimler arasında gezinirken Gerald, "Bu kadar içine girdiğini bilmiyordum...sa.sanat?" diye kekeledi. Gözleri şimdi onun kinetik heykelin üzerinde dönen çıplak ayağına takılmıştı. Başını çevirerek sigarasından son nefesini verdi.
"Sevgilim, seninle vakit geçirmek harikaydı ama bu oda gerçek kalıcı bir yol arkadaşı oldu. Kişinin kendisi için bir oda, gerçekten tavsiye edebilirim."
17.06.2022
04.07.2022
Barış Çavuşoğlu
Hit Me Baby One More Time
Barın Han, Istanbul
Bir kez daha vur bana bebeğim
101010
Domi Matrisi
Bana nasıl olmasını istediğini göster.
Buraya bir tık ve oraya bir Enter
İçindeki algoritmayı bükeceğim
İçimdeki formüle.
Söyle bana bebeğim, çünkü şimdi bilmem gerek
Sahillerimizin karaya vuracağı yere.
Başka bir gece
başka bir uçuş kıvrıldı ve
unutulmuş görüntüyü yaklaştırdı.
Yaklaştı, yaklaştı el yüze geldi
daha fazla, daha fazla yerden engel hissediyor
Bebeğim, bebeğim, nereden bilebilirdim ki?
Ağlayan ıstakozlar ve vahşi Bugatti'ler hakkında
Joe Rogan tarafından oynanan Goldberg varyasyonları
IKEA el kitabındaki gotik süsler
ve cımbızla meydan okuyan gezginler.
Nereden bilebilirdim ki
yan yana getirme çağı
her zamanki gibi somut muydu?
Bir şeyler doğru değildi, evet.
Sana şu ışıktan bahsedeyim.
o gece veritabanına dokundum
ve ona meyve suyu verdi ve
ortaya çıkan tek şey harikalar ve şüphelerdi.
Aklın ekranına kelimeler döküldü
Viktoryen bir tonda konuşuyordu.
Medusa'nın saçları döküldü ve ben
düğümleri düzeltecek tarağım yok.
Oh bebeğim, bebeğim, nereden bilebilirdim ki
anlamın üretildiği
prefabri̇k
tekrar eden bir trendde.
Ve yine de
bebek
Bana bir işaret verir misin?
__
E.T. tarafından yazılmıştır.
Barış Çavuşoğlu, Barın Han’daki sergisi için mekana özgü yeni bir video yerleştirme çalışması hazırlamaktadır. Çalışma, metal ayaklara ve duvar heykellerine tutturulmuş çoklu LED ekranlardan oluşmaktadır. Ekranlarda hızlı hareket eden ekran glitchini anımsatan yapay zeka üretimi dijital resimler gösterilmektedir. Zemine yerleştirilmiş katı ve ciddi bir ruh hali veren videolarla, ekranları tutan gotik metal heykeller, duvarlardan genişleyen mikrobik/organik nitelikteki plastik atık malzemelerle birbirini tamamlayarak odayı izleyiciye görmezden gelemeyeceği sürükleyici bir deneyim oluşturmaktadır.
Barış Çavuşoğlu d. 1994, animasyon ve görsel sanatçı. Escape Studios London'da 3D VFX eğitimi aldı ve City, University of London'da Bilgisayar Bilimleri ve Oyun Teknolojisi lisans eğitimine devam etti. 2018 yılında Berlin'e taşındı ve animasyon ve tasarım odaklı bir organizasyon olan Random Collective Berlin'in bir parçası oldu. Şu anda İstanbul'da yaşıyor ve çalışıyor; burada XR, video sanatı ve enstalasyonlar biçiminde grotesk karikatür ve sürreal kara komediyi birleştiren kendine özgü ve gürültülü bir animasyon tarzı geliştiriyor. Şu anda California Institute of the Arts'da Deneysel Animasyon Yüksek Lisans adayıdır. Sergiler ve kişisel projeleri arasında, Adult Swim için serbest animasyon yönetmeni olarak da çalışmaktadır. Animasyonları Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali, REDCAT Tiyatrosu, Fransa OVNi Festivali, Litvanya Uluslararası Kısalar ve Hollanda Tasarım Haftası gibi uluslararası etkinliklerde gösterildi. Kasım 2021'de BSMNT Leipzig, Almanya'da Kid Xanthrax ile #SLIPGNOSIS adlı ikili bir sunum gerçekleştirdi.
23.03.2022
12.04.2022
KOCA RIFO
@ YAYA
YAYA
Fırat’tan Rıfo’ya
Ressam ve yerleştirme sanatçısı, 9 Eylül Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünden mezun olduğundan bu yana İzmir dışında çalışmalarını sürdüren Fırat İtmeç'le tanışın! Sanatçı, 2020 yılına kadar resimleri ve yerleştirmeleri üzerine üretimler yapıyordu. Ortadoğu Rüyası başlığı altında (İkili bir sanatçı projesi olan Ortadoğu bünyesinde) sergisini İstanbul Merdiven Art Space'de, Geleceği Özlediğim Gibi Özleyeceğim Seni başlıklı sergisini ise Ankara Kova Art Space'de açarak sanat kariyerinin keyfini çıkarıyordu. 2020'de tüm dünyanın yaşadığı duraklamayı Türkiye'nin yaşadığı büyük ekonomik düşüş takip etti. Aydınlık ve hoş Ege kıyıları, kararmaya başlayınca, Fırat kendi yaşamını idame ettirmek için yeni bir yöntem arayışına girdi. Korona sürecindeki yavaşlama ve Fırat’ın yemeğe olan tutkusu, kadim balık saklama sanatını derinleme incelemesi için ona zaman ve alan sağladı. Kurutma, turşulama, fümeleme, tuzlama gibi teknikleri öğrenirken bu süreç içinde sanatçı olmanın verdiği yeti ile zanaatin inceliklerini öğrendi ve böylece Koca Rıfo mitosunu oluşmaya başladı. Yaptığı resimler, pratik ettiği zanaat arasındaki benzerlikler ve üretim sürecindeki meditatif yönler sanatçının önünü daha da açtı. Bu yolculuk sırasında Fırat’ın yolları İzmir’de balık üretim bölümünü uzun bir süre önce kapatmış fabrika sahibi Cihangir Bey ile kesişti. Cihangir Bey için balık saklama tekniklerine merak salmış ve hatta bunu sanatla ufak ufak harmanlayan bir gençle tanışmak oldukça nadir bir tesadüftü, bu yüzden Fırat’la bir ticari ortaklık ve usta-çırak ilişkisi kurdular. Bu girişim vasıtasıyla Rıfo balık saklama yöntemleri üzerine merak salmış küçük fakat oldukça ilgili bir grup içinde, onların ticari yöntemleri ve deneyimleriyle tanıştı. Kısa zamanda Fırat/Rıfo yol aldı ve kendini diz boyu ve korkunç derecede kokan balık bağırsakları arasında hareket etmesi zor bir halde buldu, ki zaten Koca Rıfo’nun alameti farikası da tam da buydu. Fırat’ın sanat üretimi ve balığa olan tutkusu üzerine pratiğini geliştirdikçe ve bu ikisi birbiri içine geçtiği bir noktada devreye Viable girdi. Tıpkı Rıfo gibi Viable da sanatsal üretimin yaşamı sürdürebilmek için yetmediği anda 2020 yılında ortaya çıkmıştı ve tıpkı Fırat gibi Viable da sanat satma ihtiyacının yanı sıra, ekstra bir gelir yaratmanın bir aracı olarak ürünler yapmakla ilgileniyordu. Tam da bu noktada sanatçının herhangi bir üretimini sanat olarak gören Viable, maceralı sanatsal yolculuğun güzelliğini fark etti ve Viable’ın sanat vitrini olan YAYA’ya KOCA RIFO’yu davet ederek bir dükkan açtı.
Viable.istanbul YAYA’daki KOCA RIFO’ya sizi davet eder.
05.02.2022
13.03.2022
Jon Baker & Matthew Burdis
The Idealist and The Contrarian
YAYA
Idealist ve Karşıtı 2016-2019, HD video’ya çevrilmiş 16mmlik film, yaklaşık 33 dk.
Idealist ve Karşıtı, Matthew Burdis ve Jon Baker’ın iş birliği ile oluşturdukları, on filmlik bir seridir. Film aşağıdaki kurallara göre çekilmiştir.
1. Bütün filmler renkli 16mm, sessiz ve üç dakika uzunluğundadır.
2. Sanatçılardan biri çektiği filmi tamamladıktan sonra film makara diğer sanatçıya geçmelidir ve aynı makara üzerinden çekim devam eder, böylece çift pozlama ortaya çıkar.
3. Sanatçılar arasında konu veya içerik açısından bir bilgi alışverişi yapılmamaktadır.
“Aramızdaki iletişim noksanlığı sebebiyle karşılıklı ve birlikte çalışmamız açısından önemli olan kurallar, bizim tarafımızdan aynı zamanda kullandığımız aracın getirisiyle konuldu
Bir işbirliği halinde fakat birbirinden ayrı zamanlarda, çift pozlama çekimi yaptıktan sonra, tamamlanmış filmi yalnız izleyecektik. Her film bir öncekine karşılık veriyor, kimi zaman birbirimizin kararlarını önceden ayırt etmek, bir önceki verilmiş olan emeğe ayna tutmak ve bazen de güncel olanı yok etmek anlamında ikimiz arasında bir diyalog oluşturuyor,”
Bu çalışma Elephant Trust tarafından desteklenmektedir ve Sigmar Polke’nin 2014’te Tate Modern’de gösterilen 16mm’lik filmlerinden ilham almıştır.
Kısa Biyografi:
Matthew Burdis (d. 1933, Tyne Nehri Kuzeyi Newcastle) film yapımcısı bir sanatçıdır.
Çoğunlukla, somut veya performatif nesneleri bir başlangıç noktası olarak alır ve belirli bir mekanın anını ve hafızasını inceleyen fotoğrafı bünyesine dahil eden filmler çeker.
Sanatçının çalışmaları BALTIC Çağdaş Sanatlar Merkezi (Gateshead), Londra Çağdaş Sanatlar Enstitüsü (Londra) ve Serpentine Sinema’nın On Earth, Missing and Memory ve Kraftwerk Berlin’de Serpentine Sinema & General Ecology’nin bir parçası olarak On Earth at the Long Now gibi yerlerde gösterilmiş ve sergilenmiştir.
Sanatçı, Chelsea Sanat ve Tasarım Üniversitesi’nden, Weißensee Sanat Yüksek Okulu‘ndan ve Kraliyet Sanat Okulu’ndan mezun olmuştur.
Jon Baker (d. 1977, Londra) fotoğraf ve diğer lens temelli araçları kullanan bir sanatçıdır.
Sanatçı çalışmalarında bedeni, sorgulayıcı bir oyun, tekinsiz bir korku, canavarlık ve haz üzerinden konumlandırarak inceler. Jon’un son dönem çalışması; özneyi gerçek ölçülerinden büyük, oda büyüklüğünde bir kamera ile kayıda aldığı, kendine özgün zengin ve yüzeyinde detay dolu imajlarla oluşturduğu fotoğraflardır.
Sanatçının çalışmaları arasında Parasol UNIT, Cartlin Prize, Saatchi Sensations gibi yerlerde gösterilmesinin yanı sıra Serpentine Sinema’nın bir parçası olarak da yer almıştır.Jon Chelsea Sanat Akademisi’nden mezundur.
27.11.2021
24.01.2022
Mert Diner
hiding in thin air
YAYA
Sonbaharda bir öğleden sonra. Kahvemi yudumlarken ressam Mert Diner’e sorabileceğim zekice bir sorunun aklıma gelmesini bekliyorum. Havadaki duman bizi sarmalayarak sakin ve sessiz bir ortam yaratıyor. Gözlerimiz şehrin o çok iyi bildiğimiz görüntüsünü çerçeveleyen ve çarpıtan lekeli camdan (şu lanet camı bir temizleyemedik) dışarı bakıyor. İşe yarar bir şey çıkacağını umarak ağzımı açıyorum, fakat şansıma Mert de dalmış. Sonra anlaşılıyor ki, söyleşiyi bana gerek kalmadan yapmış ve o anda Cover ve Reveal* adlı iki karakterin diyaloğunu takip ediyordu. Mert’in karakterlerinin arasında geçen konuşma:
C: Neyin gizlendiğini göstermek için üzerini örtüyorum, çünkü bir şeyleri neden kendimizden gizlediğimizi bilmiyoruz. Duygularımı figüratif bir şekilde nasıl göstereceğimi bilmiyorum.
R: Zihninin içinde kendinle konuşuyorsun.
C: Demek istediğim şey gizlenen boşluğu ana konu haline getirmeye çalıştığım. Manzara resimlerinin heyecan verici yanı ormanda yaşarken veya İstanbul’a döndüğümde bu geniş alana nasıl yaklaşabileceğimi görmek için bir çerçeve bulmak.
R: Sonuçta hep kendini abstrakt bir biçimde resmediyorsun ve eninde sonunda kendini tekrar bu resimlerde buluyorsun. Ve bazen...resim seni buluyor.
C: İkisi de bizim sorunumuz. Açığa çıkarmak - üzerini kapamak - açığa çıkarmak - üzerini kapamak...sonsuz ve devamlı bir şekilde. Belki aptalca bir davranış ama çok insanca da bir yandan. Grafiti sanatçısının işlerinin hükümet grisi tarafından kaplanması ve bunun tekrar üzerinin boyanması gibi. Yakınlarımızdan bir şeyi saklamaya karar verdiğimizde aslında kendimiz hakkında neyi açığa çıkarıyoruz?
R: Sanırım resim yapmak bize kendimizi daha iyi anlayabildiğimiz özgür bir an yaşatıyor. Neden gördüklerimizi görüyoruz ve yaptıklarımızı yapıyoruz? sorularıyla saklambaç oynayıp ve asıl ilk neyin saklandığını bilmiyoruz.
C: Şimdi fazla soru sormaya başladın. YAYA’nin vitrin caminin önünde konuştukça kendimizi gösteriyoruz. Bırak, izleyiciye kendi zihniyle konuşması için bir fırsat tanıyalım. Ve konuyu Nietsche’nin bir sözü ile bitirelim, “Senin kendi yolun var. Benim kendi yolum.”
* Cover: Örtmek, Reveal: Ortaya çıkartmak
______________
Kurator: Eline Tsvetkova
Mert Diner (*1976, İskenderun) İstanbul'da yaşayan bir Türk soyut ressamdır. Diner, 1999 yılında Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği'nden mezun oldu. 2005-2007 yılları arasında sanatçı İrfan Önürmen ile resim eğitimi alan Diner, 2007-2009 yılları arasında New York'ta NYSS (New York Studio School of Drawing, Painting and Sculpture) burslu olarak resim eğitimi aldı. .
Diner'ın resimleri, görünen ve görünmeyen arasındaki zıt motiflere olan merakı etrafında dönüyor. Araması, resim serisi boyunca çeşitli şekillerde geri döner, gizleneni açığa çıkarır ve ortaya çıkarmaya çalışan şeyi gizler.
18.02.2021
12.03.2021
Eline Tsvetkova
Blue Kısmet
YAYA and Boğazkesen Cad.
Eline Tsvetkova
Oldukça parlak ahşap parkelere eşlik eden modası geçmiş renkli fayanslar, artakalmış olduğu her halinden belli, tüm işlevsizliğiyle birbirine geçmiş pirinç borular. Sanatçının Bulgar aile arşivi, İstanbul'dan topladığı fotoğraflarla ve çeşitli objelerle karışıyor ve bir buluntu nesne kurgusu oluşuyor.
Güneşte solmuş ilanları andıran toplu fotoğraflarının, aynı kaynaklardan edinilip edinilmediği ya da yakın bir ortak bilince dair olup olmadığı izleyici için muğlak kalıyor. Camekanın arkasına izleyici, bir arada olmalarını samimi bir oyunculukla kutlayan bu gülümsemelerin sahiplerini, yan yana, sırt sırta ve baştan ayağa fotoğraflayan gölgenin çektiği fotoğraflara davet ediliyor. Bu işlerin bir arada olmaları sanki bizi bulmaya yöneldiğimizle yani aslında neyi aradığımızla alakalı toplanmış ve dağıtılmış objeler arasında imge, fikir ve ilişkilerden meydana gelen bağıntılı bir doku oluşturuyor. Bu bulguların sonuçları me- kana özgü çalışmalarla bir araya getirilmiş ve iki farklı mekana yayılmış biçimde izlenilebiliyor.
Hem Cihangir'deki İttihad Sigorta Pasajı'nda bulunan vitrinde hem de Boğazkesen caddesinde bulunan Viable'ın ana mekanında iç mekan objelerin sıralı dizilimi bir hedef doğrultusunda kurgulanıp kurgulanmadığı veya metruk bir dekor olarak bırakılıp bırakılmadığı şüphesini açığa çıkarıyor.
Sergilemede özellikle seçilen nesneler, kimi ortamların bir
kolajı olarak ortaya çıkıyor ve herhangi bir hiyerarşiyi veya lineer gerçeklik düzlemine tabi olmaksızın birbiri içine geçmiş bir hafıza sarmalı oluşturuyorlar.
18.11.2020
22.11.2020
Viable
at Step Art Fair
Tomtom Mah., Istanbul